horizon

  1. Noun, Geography horizon
  2. Noun, Geography ufuk
  3. Noun ufuk, çevren, gözerimi.
  4. Noun, Astronomy (a)
    sensible horizon ile ayni anlama gelir. görülen ufuk: gök küresinin gözlemcinin bulunduğu
    noktada arza teğet küçük dairesi (düzlemi veya çemberi), (b)
    celestial horizon ile ayni anlama gelir. uzay-çevren: gök küresinin arz merkezinden geçen ve gözlem noktasındaki görülen ufuk düzlemine paralel olan büyük dairesi (düzlemi veya çemberi).
  5. Noun (bilginin/idrakin vb.) kapsam sınırı/alanı/çevresi.
  6. Noun, Geology bir çağa özgü birikinti tabakası.
  7. Noun yerin düşey kesitinde katmanlardan herbiri.
birinin ufkunu genişletmek Verb
toprak kesitinde en üst katman. B horizon, C horizon
görünür ufuk.
(a) yapay ufuk: yıldızların yüksekliğini ölçmek için kullanılan yansıtıcı yatay düzlem (cıva yüzeyi gibi),
(b)
gyro horizon, flight indicator ile ayni anlama gelir. uçuş göstergesi, uçağın yatay düzlemle yaptığı açıyı gösteren jiroskoplu alet.
C katmanı: toprak kesitinin B katmanı altında bulunan katman. A horizon, B horizon Noun
horizon (2b).
ufuk çizgisinden batmak Verb
ekonomik ufuk
olay ufku Noun, Physics
sanal ufuk. Noun
artificial horizon (2). Noun
sınırlılık
görünmeye başlayan
politik ufuk
ufku gözlemek Verb
horizon: (2a). 8.
sensibleness: (a) makul oluş, (b) sensibility.
kısa ve kapsamlı özet. Noun
deniz yüzeyine paralel hakikî ufuk.
görünen ufuk.